Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | bring in v. | kazanmak | ||
Now that you've been promoted, how much are you bringing in each week? Artık terfi ettiğinize göre, her hafta ne kadar kazanıyorsunuz? More Sentences |
||||
General | bring in v. | kazandırmak | ||
Their wise investments have brought in millions of dollars. Akıllıca yaptıkları yatırımlar milyonlarca dolar kazandırdı. More Sentences |
||||
General | bring in v. | getirmek | ||
In this sense, we now need to realise that the resolution system is too limited to bring in results. Bu anlamda artık çözüm sisteminin sonuç getiremeyecek kadar sınırlı olduğunun farkına varmamız gerekiyor. More Sentences |
||||
General | bring in v. | vermek | ||
We have managed to bring in hundreds of amendments, which says a lot for the fertile imagination of Parliament. Yüzlerce değişiklik önergesi vermeyi başardık ki bu da Parlamento'nun verimli hayal gücü için çok şey söylüyor. More Sentences |
||||
General | bring in v. | sunmak | ||
General | bring in v. | para getirmek | ||
General | bring in v. | kazandırmak (para) | ||
General | bring in v. | kazanç getirmek | ||
General | bring in v. | tanıtmak | ||
General | bring in v. | suçluyu karakola getirmek | ||
General | bring in v. | işe almak | ||
General | bring in v. | işi vermek | ||
General | bring in v. | işe karıştırmak | ||
General | bring in v. | derdest etmek | ||
General | bring in v. | işe sokmak | ||
General | bring in v. | iş vermek | ||
General | bring in v. | karakolda sorgulamaya çekmek | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | bring in v. | ithal etmek | ||
Phrasals | bring in v. | katılmasını sağlamak | ||
Phrasals | bring in v. | içeri taşımak | ||
Phrasals | bring in v. | içeri sokmak | ||
Phrasals | bring in v. | içeri getirmek | ||
Phrasals | bring in v. | içeri almak | ||
Phrasals | bring in v. | dahil etmek | ||
Phrasals | bring in v. | içeri çekmek | ||
Phrasals | bring in v. | aklını çelmek | ||
Phrasals | bring in v. | cezbetmek | ||
Phrasals | bring in v. | içeri buyur etmek | ||
Phrasals | bring in v. | içeri girmesine izin vermek | ||
Phrasals | bring in v. | (belirli bir tutara) satılmak | ||
Phrasals | bring in v. | aktarmak | ||
Phrasals | bring in v. | iletmek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | bring in v. | karara varmak | ||
Law | ||||
Law | bring in v. | karara varmak (jüri) | ||
Politics | ||||
Politics | bring in v. | parlamentoya sunmak | ||
Politics | bring in v. | parlamento gündemine getirmek | ||
Sport | ||||
Sport | bring in v. | (belirli bir skorla) kazanmak | ||
Baseball | ||||
Baseball | bring in v. | kale koşucusunun sayı kalesine gitmesini sağlamak | ||
Card | ||||
Card | bring in v. | (vist veya briçte) bir destenin uzun kartlarıyla el kazanmak |